Türkiye’nin Çernobil’i: İliç

Geçtiğimiz haftalarda 30 bine yakın yurttaşın imzasıyla meclis başkanlığına sunulan dilekçede, Türk Ceza Kanunu’na Ekokırım Suçunun da eklenmesi talep edilmişti. Bu talebin amacı, doğayı salt bir kaynak olarak gören sermayenin doğa talanının ve kâr amacıyla işlediği ekolojik suçların önüne geçilmesini sağlamaktı.

TBMM Başkanlığı başvuruyu bir usul sorununa indirgeyip bu talebe olumsuz yanıt verdi. İliç’te meydana gelen korkunç çevre katliamı ve yitirilen canlar, yurttaşların ekokırım suçu talebinin ne kadar haklı olduğunu göstermiş oldu.

Yurttaşların talebini usul tartışması ile işlevsizleştiren iktidar, sermayenin taleplerini ise bir emir gibi görüyor ve ya mevcut yasaları şirketlerin yararına değiştiriyor ya da kendilerine sipariş edilen şekilde bir yasa çıkarıyor.

İliç’teki ekokırım cinayeti sırasında Meclis gündeminde bulunan konu, Maden Yasası değişikliğiydi. AKP iktidarı Maden Yasasını 2004’ten bu yana tam 22 kez değiştirdi. Yapılan bir yasal düzenleme, birkaç ay sonra yeniden değiştirilme ihtiyacı hissediliyorsa bu akıl dışı tutumun iki açıklaması olabilir.  İktidar milletvekilleri ya gerçekten yasa yapmak ve yasa yaparken bir yıl sonrasını dahi düşünebilecek bir akıl ve mantık kapasitesinden uzaklar, ya da bir yerlerden gelen talimatla el kaldırıp indirerek mevcut yasaları birilerinin istediği şekle sokma gayretindeler. Biz AKP iktidarının sermayenin talimatları doğrultusunda hareket ederek tüm yurttaki doğal yaşam alanlarını rant ve kâr uğruna şirketlere peşkeş çekmek üzere görev aldığını net olarak görebiliyoruz. Maden Kanunundaki değişiklik teklifi de buna hizmet etmekteydi. Bu değişiklikle denetimsiz, kontrolsüz ve standart dışı çalışmaların önünü açmayı hedefliyorlar. 22 kez değiştirdikleri Kanunu şirketlere beğendirememiş olacaklar ki, 23’ncü değişiklikle patronların ayağına takılan bazı “pürüzleri düzeltmek”(!) istiyorlar. Bunu yaptıkları takdirde İliç’te işlenen ekokırım suçlarının benzeri ülkenin başka bir köşesinde her an tekrarlanabilir. İliç’teki siyanür cinayetinin bir benzerini her an, Kastamonu-Hanönü’de, Kütahya-Tavşanlı-Gümüşköy’de, Uşak-Eşme-Kışladağ’da, Gümüşhane-Mastra’da, Manisa-Turgutla-Çaldağ’da, Balıkesir-Balya-Kadıköy’de Artvin’de yaşayabiliriz.

İliç’teki facia, birçok diğer suçu da açığa çıkarmış oldu. 2008 yılında ‘ÇED Olumlu’ raporu ile faaliyetine başlayan maden şirketi, maden sahasını o günden bu yana üç kat büyüttü. Her seferinde ya ‘ÇED Olumlu’ ya da ‘ÇED Gerekli Değil’ raporu ile işlerini yürütmesi sırasında hiçbir yasal engele takılmadı. Belli ki çok yukarılarda, çok hatırlı kişilerce koruyup kollanıyorlardı. Öyle olmasa, bugün yüzbinlerce metrakare alanı, Fırat ırmağını ve büyük bir coğrafyayı zehir çamuru altında bırakan bir madenin İliç ilçesine 850 metre, Çöpler ve Sabırlı köylerine 250’şer metre ve Fırat Irmağı’na 350 metre mesafede bulunan ve altın elde edilmesi sırasında çok sayıda zehirli kimyasal kullanan bir işletmenin Çevresel Etkis Değerlendirmesinden olumlu rapor alabilmesi mümkün olmazdı.

Şimdilerde İstanbul’da arz-ı endam edip twit atarak “Toprak Kayması” sonucu oluşan felaketle ilgili “üzüntülerini” ifade eden ve timsah gözyaşları döken Murat Kurum, 2021’de “burada toprak kayması olmaz” diyerek ÇED OLUMLU kararını onaylayan kişidir. Faillerden biridir.

Türkiye’nin Çernobil’i sayılan İliç’teki ekokırım suçunun faillerine bakıp bunların izini sürdüğümüzde ulaştığımız yerde benzer bütün suçların merkezi olan faili görmüş olacağız. Kanadalı ANAGOLD diyoruz, ama Çöpler Madenini ANAGOLD, LİDYA, ALACER adlı holdingler birlikte işletiyor. Bunlar, POLİMETAL, ARTMİN, TUNÇPINAR, KARTALTEPE, BAKIRTEPE adlı şirketlerle iç içe geçmiş. Her biri diğerinin yüzde 20 ile 100’ü arasında ortağı. Yani tümü birbiri ile ticari anlamda akraba şirketler. Erzincan’da adı ANAGOLD oluyor, sonra bakıyorsunuz Balıkesir’de POLİMETAL MADENCİLİK olarak karşınıza çıkıyorlar. Peki, hepsinin kesişim yeri neresidir? Sarayın gözdelerinden olan ÇALIK HOLDİNG! Bu kadarcık bilgi bile ülkenin dört bir yanında işlenen ekokırım suçunun ortak ve büyük faili hakkında çok açık seçik ve berrak bir görüntü vermese bile zanlının eşkali hakkında büyük oranda bilgi veriyor.

İliç’te en az 9 maden emekçisinin siyanür çamuru altında kaldığını öğrendik. İşletmedeki işçi sağlığı ve iş güvenliği konusunun da sorunlu olduğu ortadadır. Aradan geçen günlere karşın kurtarma çalışmalarında mesafe kat edilmemiştir. AKP ve dostlarının maden tutkusu, sadece doğayı değil, insanlarımızı da katlediyor.

Yapılması gereken çok şey var ama ilk olarak şunlardan başlanabilir:

İliç’teki faciaya neden olan maden şirketinin ruhsatı iptal edilmelidir.

İliç’teki maden derhal kapatılmalıdır.

İliç ekokırım cinayetinin tüm sıralı sorumluları sebep oldukları yıkımın hesabını vermelidir.

Türkiye’nin dört bir köşesinde faaliyet gösteren maden ocakları şirketlerin değil, bölge halkının sağlıklı geleceği ve doğanın hakları gözetilerek sıkı ve sistematik denetimlerden geçirilmeli ve riskli bulunan maden işletmeleri derhal kapatılmalıdır.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*