Muğla Termik Santralleri İle İlgili Basın Açıklaması

 

BASIN AÇIKLAMASI

(25.10.2023)

Değerli basın emekçileri,

Saygıdeğer halkımız,

Bildiğiniz gibi doğa ve yaşam savunucularının Akbelen direnişi geçtiğimiz aylarda uzun bir süre boyunca ülke gündeminde ilk sıralarda yer almıştı.

Ne yazık ki Türkiye, her gün yeni toplumsal, siyasal, ekonomik ve ekolojik krizlere uyanıyor. Bütün bu krizlerden yararlanmaya çalışan iktidar, her yeni krizde diğer krizleri görünmez kılmaya çalışıyor. Bu, Akbelen direnişi için de böyle oldu. Oysa Akbelen konusu asla birkaç günlük bir protestodan ibaret bir şey değildir.

Bu vesileyle,  Muğla Adalet Kervanı adıyla sürdürülmekte olan adalet ve ekoloji talepli yürüyüşü buradan selamlıyor, dayanışma duygularımı iletiyorum.

Sevgili arkadaşlar, biliyorsunuz ki Akbelen-İkizköy direnişi aslında 4 yıldan bu yana devam ediyor. Bu direniş, son iki yıldır kesintisiz bir şekilde nöbetler şeklinde sürüyor. Akbelen-İkizköy halkının bu tarihsel direnişini de buradan selamlıyorum.

Şimdi, Akbelen’de insanların neye itiraz ettiklerini isterseniz yeniden hatırlama ve hatırlatma zamanı:

Öncelikle, Milas’taki Akbelen Ormanlarının yok edilmesinin bölgede çok ağır ve telafisi mümkün olmayan ekolojik bir tahribata yol açacağı için bu sürece itiraz ediliyordu. Buradaki sorun sadece ağaçların kesilmesinden ibaret bir şey değildi. Çünkü Akbelen Ormanında 200’den fazla bitki türü, 100’den fazla kuş türü ve 30’dan fazla memeli türü yaşıyor. Uzmanlar, ormanın kesilmesinin sadece ağaçların değil, bütün bir ekosistemin kaybına yol açacağını, yeraltı ve yerüstü sularını kirleteceğini, iklim değişikliğine katkıda bulunacağını ve insan sağlığını tehdit edeceğini belirtiyordu.

Bu sorunun önemli başka bir itiraz noktası da Akbelen Ormanlarının ne amaçla tahrip edildiğiydi. Akbelen Ormanı, kamuoyunda “beşli çete” olarak bilinen grubun en önemli üyelerinden biri olan LİMAK Holding tarafından işletilen Yeniköy-Kemerköy Termik Santralinin kömür sahası için yok ediliyordu. O dönemde ne yazık ki devlet gücünü arkasına almış, güç zehirlenmesi yaşayan şımarık holdinglerin yarattığı ağaç katliamına ve hukuksuzluğa, tanıklık ettik. Bununla kalınmadı, doğasına ve yaşam alanlarına sahip çıkmak isteyen yurttaşlarımıza karşı, devletin kolluk gücü aracılığıyla baskı ve sindirme operasyonları gerçekleştirildi. Devletin kolluk gücü adeta sermayenin ve şirketlerin özel güvenlik örgütü haline getirildi.

Devletin kolluk gücünün “beşli çete” üyelerinden birinin şirketlerini korumak üzere görevlendirilmiş olması utanç verici bir skandal niteliğindeydi.

Ama skandallar onunla bitmedi. Çünkü bu iktidarın diğer bütün icraatları gibi bu konudaki uygulamaları da tam bir skandallar zinciri gibidir.

Akbelen Ormanlarının uğruna yok edildiği ve “beşli çete” üyesi LİMAK Holding’e ait olan Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali, mevcut hukuka ve yasalara göre aslında kaçak bir işletme durumundadır.

İçinde Yeniköy-Kemerköy Termik Santrali’nin de bulunduğu, bölgedeki üç termik santralin mahkeme kararlarına göre 1999 yılında kapatılması gerekmekteydi. Önce Aydın İdare Mahkemesi, ardından da Danıştay’ın onayladığı karar bunu gerektiriyordu. Devlet bu mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmeyince bölge halkı bu kez hakkını Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde aramak zorunda kaldı. AİHM de 2005 yılında verdiği kararla devletin yargı kararlarına uyması gerektiğini hükme bağladı.

AKP iktidarı iş başına geldiği günden bu yana Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan santralleri yasa dışı şekilde çalışmaya, bölgede ekolojik tahribat yaratmaya devam etti. Halkın ve doğanın haklarının karşısında sermayenin çıkarı söz konusu olduğunda bu iktidar sermayeyi korumak uğruna, hem kendi ülkesindeki, hem de uluslararası düzlemdeki hukuku çiğnemekte zerre kadar tereddüt etmiyor. İktidar bu süreçte, uluslararası sözleşmelerin devletlere yüklediği sorumluluğu da yerine getirmedi.

Sevgili arkadaşlar,

Peki, iktidarın hukuka ve yargıya kulak tıkadığı böylesi bir konuda bu termik santrallerin bizim için, halkımız, doğamız ve yaşam alanlarımız için neye mal olduğunu biliyor musunuz? Bu termik santrallerin ve yaşam alanlarımız için nasıl tahribatlar yarattığını birlikte görelim:

  • 2014 yılında işletme hakları özel sektöre devredilen toplam 13 maden işletme ruhsatı çerçevesinde, Yatağan’da 21.000 hektar, Milas’ta 23.000 hektar alan linyit maden ocağı olarak tahsis edilmiş durumda ve işletme ruhsat alanlarının %47’si orman alanı.
  • Önümüzdeki 30 yıllık süreçte, ruhsat alanlarının tamamının işletmeye alınması durumunda Milas’ta ve Yatağan’da toplam yaklaşık 30.000 futbol sahası büyüklüğünde orman alanı daha tahrip olacak.
  • Su ihtiyacını Dipsiz Çayı’ndan karşılayan Yatağan Santrali bir yılda 45 bin nüfuslu Yatağan ilçesinin toplam kentsel su tüketiminin 7,5 katından fazla su tüketmektedir.
  • Su ihtiyacını Geyik Barajı ve Dereköy derin kuyularından karşılayan Yeniköy Santrali’nin yıllık tüketimi ise, soğutma suyunu kapalı çevrim olarak kullanmasına rağmen, 132 bin nüfuslu Milas ilçesinin yıllık kentsel su tüketiminin 2,5 katına yakındır.
  • Yatağan’dan bir günde çıkan atık su miktarının 14.000 m3 olduğu tahmin ediliyor ve arıtılmadan deşarj edildiği biliniyor.
  • Kemerköy Santralı ise 1,7 milyon ton olan günlük soğutma suyu ihtiyacı deniz suyu ile karşılanıyor ve atık su tekrar denize boşaltılıyor.
  • Bölgede çıkan yüksek kükürt ve kül içerikli 200 milyon tona yakın linyit, Yatağan Santralında 24 yıl, Yeniköy’de 22 yıl, Kemerköy’de 18 yıl boyunca baca gazı arıtma tesisi olmaksızın yakıldı. Bu durumun yol açtığı aşırı kirliliğe bağlı valilik tarafından termik santralin çalışmasının durdurulduğu, okulların tatil edildiği, hatta sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı, zamanlar yaşandı.
  • Muğla İl Çevre Müdürlüğü (2018) verilerine göre Muğla’daki üç santralden yılda toplam 4 milyon tonun üzerinde cüruf-uçucu kül atık olarak çıkıyor. Bu atıklar, hiçbir arıtım ya da güvenlik önlemi olmadan orman içlerinde geniş alanlarda depolanıyor.
  • Sağlık ve Çevre Birliği’nin 2022 yılı raporlarına göre ilk işletmeye girdikleri tarihten 2020’ye kadar Muğla’daki 3 termik santral 68.000’den fazla erken ölüme, 43.000’den fazla erken doğuma, 455.000’den fazla çocukta bronşit vakasına ve 98 milyar Euro’nun üzerinde sağlık masrafına neden oldu. Muğla’daki bu üç kömürlü termik santralın üretim lisansları bitim tarihi olan 2063’e kadar çalıştırılması 22.600 civarında ilave erken ölüme ve 37 milyar Euro civarında ilave sağlık masrafına yol açacak.
  • 1982-2017 yılları arasında üç santralde, elektrik üretilmesi için kömür yakılması işlemi sonucu atmosfere toplamda 360 milyon ton karbondioksit salındı. 2018-2043 yılları arasında çalışmaya devam ederlerse 328 milyon ton karbondioksit daha salacak.
  • Geçtiğimiz 35 yıl içinde kömür madenlerinin işletmeye alınması nedeniyle bölgede 8 köy yer değiştirmek zorunda kaldı; bir kısmı birden fazla kez taşındı.

Değerli arkadaşlar,

Burada saydıklarım, bu termik santrallerin 25 yıldır süren ve halen de devam eden zararlarının sadece bir kısmı.

Bakın mesela, Ekim ayı başında Bodrum’a su sağlayan iki baraj da rezervuarlarında su bittiği için hizmet dışı kalmıştır. Bunu en önemli nedeni, Bodrum’un su rezervinin bölgede bulunan 2 termik santrale tahsis edilmesidir. Bu santraller, Bodrum’u susuz kalma tehlikesiyle yüz yüze getirmiş durumdadır.

Sermayenin ve şirketlerin çıkarını gözeten iktidarın uygulamaları burada da karşımıza çıktı. Özelleştirme yoluyla şirketlere devredilen bu termik santrallerde çevre izni alınması zorunluluğundaki muafiyet durumu, Yeniköy ve Kemerköy Mart 2027’ye, Yatağan ise 2025 sonuna kadar uzatıldı. Bu kabul edilebilir bir durum değildir. Çünkü bu santraller çalışmaya devam ettikleri her dakika, insan sağlığına, tarımsal üretime, ekosisteme verdikleri zarar da katlanarak devam edecek.

Kesinleşmiş yargı kararlarına karşın 25 yıldan bu yana doğa tahribatına yol açan bu termik santrallerin derhal kapatılması gerekiyor. Bunların çalışmaya devam etmesinin temel nedeni halkın ve doğanın ihtiyaçları değil, şirketlerin çıkarlarının korunmasıdır.

Bu santrallerin kapatılması halinde bir enerji krizinin oluşması veya buralarda çalışanlar için bir istihdam sorununun ortaya çıkması iktidarın manipülasyonundan başka bir şey değildir. Aslında bu ülkenin bu santrallerden elde edilecek enerjiye ihtiyacı yok. Kaldı ki bu santrallerden elde edilebilecek enerjiden daha fazlasının temiz enerji kaynaklarından elde edilmesi mümkün. Enerji için kömüre mecbur olmadığımız gibi, kömür için bu kadar yaygın doğa tahribatını kabul etmemiz de mümkün değildir.

İktidar, elinde bulundurduğu yönetme gücünü, doğanın katledilmesine gerekçe bulmak için değil, bu sorunların çözümünde adil bir geçiş sürecini planlamak için kullanmak zorundadır. Bu şekilde davranmayan bir kamu otoritesi her dakika topluma, doğaya ve hayata karşı suç işliyor olacaktır.

Bu santrallerin kapatılması ile bu tesislerde çalışmakta olan çalışanların tamamı “adil geçiş” kapsamında başka alanlara kaydırılabilir. Bu yapıldığı takdirde hiç bir çalışan için iş ve istihdam sorunu oluşmaz. Bunun koşulları var. Yeter ki iktidar adil geçiş anlayışıyla soruna yaklaşsın.

İktidara sesleniyoruz:

  • Yargı kararlarının gereğini derhal yerine getirin!
  • Doğayı geri dönüşsüz bir şekilde tahrip etmekte olan Kemerköy, Yeniköy ve Yatağan Termik Santrallerini yargının verdiği kararlar doğrultusunda derhal kapatın!
  • Bölgede yeni kömür ocaklarının ruhsat alanları içindeki genişlemesini bir an önce durdurun ve yeni kömür projelerini iptal edin!
  • Kömür madenleri ve termik santrallere kamu bütçesinden ayrılan her türlü teşvik ve desteklere son verin ve bu bütçeyi bölgede yaşayan halkın istihdam ve refahı için harcayın!

İBRAHİM AKIN

       HALKLARIN EŞİTLİK VE DEMOKRASİ PARTİSİ (HEDEP)

          İZMİR MİLLETVEKİLİ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*