Tükenmezkalem Dergisi İle Röportaj

Koşullar bu kadar uygun iken Erdoğan neden yenilmedi?

Seçimlerden önce bizim de çok defa ifade ettiğimiz gibi, toplumun bir değişim isteği var. Yirmi harf uzun süredir devam eden AKP iktidarının bu ülkelerde olumlu anlamda katlanabileceği bir şey kalmadı. Giderek merkezleşen ve merkezleştikçe otoriterleşen rejim ve mevzuat bilgileriniki Erdoğan, aslında oluşumların en zayıf ve en kırılgan durumda yaşıyor. Ancak öte yandan muhalefetin parçalı durumu, iktidara gelmesi beklenen Millet İttifakı içindeki güçlü paralar ve köpürtülen milletçilik patlamaları, gün içinde sağlanan iktidar protestosu bir psikolojik Üstünlük yaratmaya başladı.

İktidar, halkın enflasyonu, demokratik hakların kullanımı gibi dağıtımın kafa yormasındansa, güvenlik politikalarına, sanal düşman algısına karşı kenetlenmeye yönelmesine çalışmaya çalıştı. Göründüğü kadarıyla bu konuda başarılı da oldu. Otoriterleşen rejimlerin en büyük, halka yayılabilecek bir korkunun hep canlı kalmasıdır. AKP-MHP iktidarı bunu yaptı ve ortaya çıkan seçim sonuçlarının ortaya çıkmasında bu durumda önemli bir rol oynadı.

Elbette çokça dile getirilen, seçim listeleri, seçimin bütün muhalefet için eşitsiz olarak gerçekleştirilmiş olması, kullanılan oylara müdahale, bütün bürokrasi olanaklarının devlet partileri haline gelmiş AKP ve MHP için seferberleştirilmesinin de sonuçların etkisi oldu.

Emek ve Özgürlük İttifakının hedefi %15 ve 100 vekil idi. Bu hedef neden tutturulamadı?

Biliyorsunuz, seçimlerden sonra seçim değerlendirmesi yapan ve hedeflediğimiz noktanın gerisinde kaldığımız kamuoyunda ilk parti yanılmıyorsam biz olduk. Bu bilgilerde hiçbir açıklamanın saklanmadan, seçim sonuçları hedeflerimizin gerisinde gerçekleşti.

Bu durumun bizden ve bizim belirleyemediğimiz dışsal olgulardan kaynaklanan nedenler var. Seçimlerden hemen sonra partimiz içinde onun düzeyinde bir değerlendirme, eleştiri ve öz eleştiri sürecini başlatmış bulunuyoruz. Aynı süreç benzer şekliyle diğer ittifak üyelerimiz içinde de devam ediyor. Bu süreç sonu seçim sonuçlarının sonuçlarının ortaya çıkması üzerine kapsamlı değerlendirmeler yapılmış ve o değerlendirmelere uygun adımlar atılmış olacaktır.

Ancak bir de bizim dışımızda olan biten onca şeyin seçim sonuçlarına bakmamız gerekiyor. İktidar uzun süreli yapılan seçimlerde HDP’yi denklemlerden ortaya çıkaracak arayışlar içindeydi. Sürekli ve sistematik bir şekilde HDP’ye yönelik saldırılar, siyasetçilerin tutuklanması, belediyelere el konulması ve sonunda da HDP’ye son verilmesinin açılması hep bu arayış ve sonuçta gelen hamleler oldu. Biz, Yeşil Sol Partisi’yi seçime girme yetkisine ulaştırarak iktidarın bu saldırı planını büyük oranda bozduk. Ancak bu kez de seçime girme yeterliğine sahip olduğumuz halde bu durum YSK tarafından son ana kadar resmi olarak açıklanmadı ve süreç adeta sürünmeye terk edildi. Sonuçta çok kısa bir zaman dilimine hapsedildiği seçim süreci biz toplumun Yeşil Sol Parti’yi anlatması ve tanıtmaya çalıştık. Bütün bunlara ek olarak, seçimlerden kısa bir süre önce seçim hizmetlerine yönelik müdahaleler, Üyelerimizin ve seçim çalışmasının yürüttüğü partililerimizin, avukatların, basın emekçilerinin gözaltına alınması gibi baskı uygulamaları da son gün kadar eksik olmuyor.

Biz, iktidarın HDP’siz seçim denklemlerine yönelik planımızı bozduğumuzda üzerimize gelineceğini elbette biliyorduk. Yani bütün bu yaşananlar tek başına birer mazeret değil elbette bizim için. Fakat sonuçların etkisi olduğu da kesindir.

TİP ile ilgili seçim sonrası; kendi listeleri ile seçime girmesi, HDP’nin kriminalize edilmesine hizmet ettiği, gibi gerekçelerle yoğun eleştirirler oldu bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Baştan şunu söylemek isterim ki bütün siyasi partiler gibi TİP’in de kendi adıyla, kendi amblemiyle ve kendi adaylarıyla seçime girmek istemesi son derece doğal ve demokratik bir haktır. Fakat ortada oluşturulmuş bir ittifak varsa, o ittifaktaki her bir siyasal öznenin, ittifakın toplamının büyümesi yönünde ittifakta ortaya çıkarılan ortak akılda ve ortak bir noktada buluşması gerektiği de kuşkusuzdur.

Biz ve diğer ittifak bileşenlerimiz, Emek ve Özgürlük İttifakı’nın parlamentoda en güçlü şekilde yer alması için ortak listelerle seçime girilmesi gerektiğini savunmuştuk. Bunu hem kamuoyuna açık konuşmalarımızda hem de TİP’li yoldaşlarımızla yaptığımız değerlendirmelerde her zaman ifade ettik. Fakat bütün çabamıza karşın ortak liste ısrarımız TİP tarafından olumlu karşılanmadı. Seçimler gerçekleştikten sonra bugün de ortak liste önerimizi yanlışlayacak bir veri elimizde yok. Ortak liste önerimizin dönemin koşullarına göre en doğru yöntem olduğunu bugün de söyleyebilirim.

İktidarın uzun süreden beri HDP’ye yönelik bir yalnızlaştırma politikası uyguladığını, toplumsal muhalefet alanını çeşitli parametreler uygulayarak bölüp parçalamaya ve muhalefet güçlerini kriminalize etmeye çalıştığını hepimiz biliyoruz. İktidarın bu saldırısına karşı verilecek en güçlü yanıtın daha çoğul ve daha büyük bir birlikteliği sağlamakla mümkün olabileceğini düşünüyoruz. Seçimlerde HDP’nin yalnızlaştırılmak istenmesine de bu çerçeveden bakmak gerekir. Yani meselemiz vekil sayısındaki azalmanın çok daha ötesindeki boyutlara sahiptir.

Bizler uzunca bir süredir farklı siyasal geleneklerden gelen yapılarla, toplumsal kesimlerle, çoğulcu, birleşik mücadele zeminini HDP ile birlikte geliştirip güçlendirmeye çalıştık. Amacımız bu zemini büyütmek, ülkenin Demokratik siyaset zemininde etkili olmaktı. Zaten Emek ve Özgürlük İttifakı da bu ortak mücadele fikrinin cisim bulmuş halidir. Niyet ve amaç bu olmasa dahi seçimlerdeki farklı liste ısrarı bu ortak mücadele zemininde ve daha da kötüsü bu fikirde bir zafiyete yol açtı. Rejimin HDP’yi yalnızlaştırma stratejisinin boşa çıkarılma ihtimali varken ne yazık ki bu ihtimal ıskalandı. Bu açıdan baktığımızda sorunuzda belirttiğiniz İttifak ve TİP birlikteliği konusunda niyetten bağımsız ve belki bir kısmı önceden öngörülememiş ve şimdi tamire muhtaç bazı sorunların oluştuğunu söyleyebilirim. Bu konuda bütün tarafların bir değerlendirme yapması, ortak mücadele hattında ve birlikte yol yürüme zemininde oluşan hasarın giderilmesi gerekiyor. Çünkü gözünü bize çevirmiş, kulağını bize kabartmış olan halk kesimlerini, aralarına çeşitli saiklerle birtakım hatlar çizerek bir biriden uzaklaştırmaya değil, tam tersine yan yana getirip ortak mücadeleyi büyütmeye ihtiyacımız var.

Bütün bunların hemen ardından şunu da belirtmek isterim ki, parlamentodaki taşıyıcılığını Yeşil Sol Parti’nin yaptığı Emek ve Özgürlük İttifakı salt bir seçim işbirliğinin çok ötesinde daha büyük ve daha kapsamlı bir amacı işaret ediyor. Demokrasi mücadelesinin tek zemini parlamento olmadığı gibi, seçimler de bu mücadelenin biricik aracı değildir. Biz, yanlışlarımızdan dersler çıkararak ve doğrularımızı büyüterek yolumuza ilerleyeceğiz; ittifaklarımızı ve güç birliklerimizi büyüterek yol arkadaşlarımızla birlikte bu yolda yürümeye devam edeceğiz. TİP de birlikte yol yürüyeceğimiz yol arkadaşlarımızdan biridir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Geçtiğimiz günlerde Selahattin Demirtaş’ın aktif siyaseti bıraktığını açıklaması üzerine başlayan bir tartışma süreci oldu. Bu konuda değerlendirmeniz neler ve bu durum seçim sonucu ile mi ilgili?

Sayın Demirtaş, Yeşil Sol Parti olarak bizim de bileşeni olduğumuz HDP’nin eş başkanlığını yapmış, yine HDP’nin Cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği, sadece HDP veya Kürtler için değil, ülkenin tamamı için az bulunur sayıdaki değerli siyasetçilerin başında geliyor. Sayın Demirtaş’ın içinde bulunduğu kısıtlı koşullarda hem ülke gündemine hem de siyasete yönelik tespit ve önerileri sadece bizim için değil tüm ülke için oldukça değerlidir.

Rejim bugün, Demirtaş’ın demokrasiden ödün vermeyen kararlılığının bedelini kendisine ödetmek istemekte ve arkadaşımız, yıllardır haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevinde rehin tutulmaktadır. Öncelikle bunların altını çizmek isterim.

Tahmin edersiniz ki seçimlerin sonucunda AKP-MHP iktidarı parlamentodaki çoğunluğu kaybetmiş olsaydı (ki bu mümkündü) bugün hepimiz bambaşka şeyler konuşuyor olacaktık. Fakat sonuçların böyle gerçekleşmemiş olması her birimizi seçim sürecinde izlenen yol-yöntem konusunda değerlendirme yapmak zorunda bırakıyor. Bu çok doğal bir tartışma süreci. Sayın Demirtaş da bu konuda kendi gözlem ve değerlendirmelerini zaman zaman kamuoyuyla paylaşıyor. HDP’de ve Yeşil Sol Parti’de tüm değerlendirmeler, partilerimizin her düzeydeki kurumları içinde devam ediyor. Bu kurullarda Sayın Demirtaş’ın açıkladığı gibi çok sayıda arkadaşımız görüşlerini açıklamakta eleştirilerini ifade etmektedir. Bu tartışma kültürü bizi diğer partilerden ayıran en temel özelliklerimizden biri. Sayın Demirtaş, cezaevinde rehin tutulduğu için doğal olarak kendisinin parti kurullarında bu değerlendirmeleri bizzat yapması mümkün olamıyor. Kendisinin sosyal medya ve köşe yazılarıyla kamuoyuna yapmış olduğu açıklamalar ise bazı çevrelerce parti ile Sayın Demirtaş arasında ciddi bir açı farkı oluştuğu şeklinde yorumlanmış olabilir. Biz zaten farklılıklarımızla bir arada olan, farklı düşüncelerimizden sentez üreten ve ortak aklı öyle oluşturan bir partiyiz.

Emek ve Özgürlük İttifakı 3.yol siyaseti olarak kurulmuş ve yola çıkmıştı bu yaklaşım yerel seçimlerde de devam edecek mi?

Evet, Emek ve Özgürlük İttifakı Üçüncü Yol siyaseti olarak kuruldu. Üçüncü Yol, biri onarımcı, diğer tek adam rejiminde birleşik olan iki sağ siyaset ekonomik karşıtlar, toplumsal ve siyasal alanlarda temel haklar güvencesi alan, insandan, emekten ve doğadan yana, çoğulcu ve yerinden yönetim esasına dayalı demokratik bir rejim inşa etmeye yönelik bir iddianın temsilcisidir .

Emek ve Özgürlük İttifakı tuz bir seçim ittifakı, seçimin gerçekleşmesi az önce var olan hedefler çerçevesinde ülke siyasetine etkide bulunmayı hedefler değildir.

Emek ve Özgürlük İttifakı toplantısı yerel seçimlerde de doğal olarak ki demokratik bir rejimin inşası çerçeve siyaset müdahale şeklinde bir tutum belirleyecektir. Ne Yeşil Sol Parti olarak ne de Emek ve Özgürlük İttifakı olarak kendimizi ifadelerin dışında bırakacak bir ilişkilerimiz elbette olmayacak. Fakat bu durum tüm yerellerde günlerde çıkan şekilde mi olacak, yoksa başka bir alternatif biçimde mi olacak henüz netleşmiş değil. İttifakımız içinde yapılacak değerlendirmelerle, yerel seçimlere ilişkin ilişkilerimizle netleştikten sonra bunu kamuoyuyla paylaşacağız.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*