Lİbya’ya Asker Gönderme Tezkeresinin Uzatılması Hakkında DEM Parti Adına Genel Kurul Konuşması

Hükümetin Lİbya’ya asker gönderilmesini öngören tezkere süresinin 24 ay daha uzatılması yönündeki teklifi üzerine 1 aralık 2023’te Genel Kurulda Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına yaptığım konuşma.

Sayın başkan,

Değerli milletvekilleri

Sizleri Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri,

Bugün Libya’ya asker gönderilmesi için verilen izin süresinin 24 ay daha uzatılmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresini görüşüyoruz.

Dünya’nın ve dünyadaki tüm halkların barışa hasret kaldığı, insanların ölümlerden bunaldığı bir dönemde önümüze konulan bu tezkere açık şekilde bir savaş tezkeresidir.

Bu tezkere Libya’da süren iç savaşı derinleştirme tezkeresidir.

Bu tezkere uluslararası barışa değil, dünya çapında gün geçtikçe genişleyen savaşa ateş ve barut taşıma tezkeresidir.

Bu tezkere, hiçbir haklı gerekçe yokken, ülkemize karşı oradan gelebilecek bir tehlike söz konusu değilken, sınırlarımızın 2 bin kilometre ötesindeki deniz aşırı bir ülkede bu ülkenin çocuklarını ateşe atma tezkeresidir.

Savaşın ne demek olduğunu görmek isteyen açsın Ukrayna’daki görüntüleri izlesin.

Savaşın ne demek olduğunu bilmek istiyorsanız, İsrail’in Gazze’deki katliamına ve bir kenti nasıl yakıp yıktığına bakın.

Savaşların neye mal olduğunu anlamak için 2011’den bu yana Suriye’de olan bitene bakın.

Afrika’ya bakın, Asya’ya bakın. Savaş her yerde yıkıma, ölüme ve daha fazla kan dökülmesine yol açıyor.

Bakın, Aynı zamanda Libya, Kuzey Afrika’nın yumuşak karnı durumunda. Hâlihazırda IŞİD ve El Kaide gibi yapılanmaların ülkeye sızdığı ve mevcut durumdan yararlandığı bir ülke. Bu örgütler, ülkedeki iç savaşın yarattığı istikrarsızlık ortamından yararlanıyor. AKP iktidarının bunu bilmiyor olması mümkün değil. Anlaşılan IŞİD’in veya EL KAİDE’nin güçlenmesi bu iktidarı rahatsız etmiyor. Öyle olsa ne iç savaşı derinleştirirlerdi ne de bölgeye cihatçı savaşçı taşırlardı.

Saygıdeğer milletvekilleri,

Şu anki dünyaya bir bakın. Adı konulmamış bir üçüncü dünya savaşı yaşanıyor. Avrupa’dan Afrika’ya, Ortadoğu’dan Asya’ya bütün kıtalarda her gün daha çok büyüyen savaşlar var. Vesayet savaşlarının yerini doğrudan savaşlar alıyor.

Dünya koşar adım ateşten, baruttan ve kandan ibaret bir iklime giderken aklı başında bir iktidar tarafından yönetilen bir devletin yapacağı şey savaşları körüklemek değil, uluslararası barışa katkı sağlamaktır.

Peki, iktidar şimdi ne yapıyor? Sözde meşru saydığı Ulusal Mutabakat Heyeti’ne askeri destek sağlıyor.

Değerli arkadaşlar bir hükümetin meşru olabilmesi, o ülke halkının o hükümete onay verip vermediğine bağlıdır. AKP’nin destek yolladığı Ulusal Mutabakat Heyeti hükümeti Libya halkı tarafından onaylanmış meşru bir hükümet midir? Hayır! Bu hükümet, BM tarafından geçici hükümet olarak tanınmış ve Aralık 2015’te imzalanan Libya Siyasi Anlaşmasına göre ülkede 2 yıl içinde seçime gidilmesini sağlayacaktı. Ama Libya’da ne seçim yapıldı ne de AKP iktidarının desteklediği bu grup Libya halkından bir onay aldı. Yani, AKP iktidarının desteklediği Ulusal Mutabakat Heyeti, 2017’den bu yana tüm meşruiyetini kaybetmiş bir hükümettir. Seçim yapmadan iktidarı elinde tutan Ulusal Mutabakat Heyeti aslında bir bakıma darbeci bir zihniyettir.

Çok da geriye gitmeyelim. Daha geçen ay mecliste grubu bulunan biz 6 parti Gazze için ortak bildiriye imza atmadık mı? O bildiride ne dedik? Adil bir BARIŞ sağlansın dedik.

Geçen ay BARIŞTAN yanayken bu ay SAVAŞTAN yana olmamızı gerektirecek ne oldu peki?

Yoksa duruma göre savaşı duruma göre barışı mı savunacağız?

Yoksa bazı ülkeler için barış isterken bazıları için savaşı mı büyüteceğiz?

Burası milletin temsilcilerinin olduğu yer. Millet bizden samimiyet ve dürüstlük bekler. Barışı savunmak ilkeli olmayı gerektirir. Hatta her yerde istisnasız SAVAŞ istemek de çok kötü olsa bile yine de bir ilkedir. Ama bir ay önce BARIŞ isterken şimdi SAVAŞI büyütmeye çalışan tutum her türlü ilkeden uzaktır. İlkesizliktir bu. İlkesiz bir zihniyetin gençlerimizi ateşin, barutun, savaşın içine sürmelerine her koşulda HAYIR diyeceğiz. Çünkü bizim BARIŞ isteğimiz ilkesel tutumumuzun gereğidir.

Unutmayın, Libya’da 2011’den bu yana kan akıyor. Irak’tan, Suriye’den, Ukrayna’dan gördük ki bir ülke içindeki savaşa ne kadar dış aktör dâhil olursa savaş o kadar derinleşiyor, ölümler o kadar artıyor, vahşet o kadar sıradanlaşıyor. Bu, Libya için de geçerlidir.

Libya, süren ve dış müdahaleler nedeniyle bir türlü bitmek bilmeyen iç savaş nedeniyle adeta ikiye bölünmüş bir durumdadır.

Bu tezkere, ikiye bölünmüş Libya’ya ne vadediyor peki? Daha çok savaş, daha çok çatışma, daha çok ölümden başka hiçbir şey…

Çünkü gördük ki, AKP iktidarı, Libya’da bugüne kadar istikrarı sağlamaya dönük değil, iç savaşı büyüten bir tutumda ısrar ediyor. Üstelik oradaki askerlerini çekmesi için defalarca yapılan uluslararası çağrıya kulak asmadan Libya’daki İhvan’cı ekibi desteklemek için orada asker bulunduruyor.

Cumhurbaşkanlığı tezkeresi, Libya’da siyasi diyalog ve ülkede kalıcı bir ateşkes sağlanmasından bahsediyor.

Bu koca bir yalan. Çünkü bu tezkereyle diyalogun ve barışın hedeflenmediğini hepimiz biliyoruz.

Sayın vekiller, unutmayın ki Libya’ya gönderdiğiniz askerler ve TSK mensubu olmayan savaşçılar, orada iç savaşı sürdüren kesimlerden biri tarafından “düşman” ilan edilmiş durumda. Savaşan güçlerden birinin düşman olarak gördüğü bir iç savaşta gönderdiğiniz askerler mi siyasi diyalog sağlayacak? Ya da halkın en az yarısı tarafından düşman olarak nitelenen ve dünyada birçok ülke tarafından orada olması istenmeyen askeri güçle kalıcı bir barış mı sağlayacaksınız?

Bir iç savaşa İHA-SİHA ve daha çok asker-silah göndererek mi diyalog sağlayacaksınız. Herkes biliyor ki, silahların ve bombaların patladığı bir yerde ne diyalogun ne de barışın sesi duyulmaz.

Değerli arkadaşlar bakın AKP iktidarının tezkerenin arkasına gizlediği neler var: Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne sunulan bir rapora göre, Türk hükümeti Suriyeli savaşçıları Libya’ya gönderiyor ve sözleşmeleri sona erenleri yeni savaşçılarla değiştiriyor.

Libya Uzmanlar Paneli tarafından hazırlanan ve 27 Mayıs 2022 tarihinde Güvenlik Konseyi’ne sunulan raporda “Türkiye destekli Suriyeli savaşçıların Trablus’taki Ulusal Birlik Hükümeti’ne bağlı güçlerin askeri kamplarında sürekli olarak bulundukları” kaydediliyor. Rapora göre, Suriyeli savaşçılardan sözleşmeleri sona erenler Libya’dan çıkarılıyor ve yerlerine yeni bir gruplar getiriliyor.

Türkiye tarafından işe alınan Suriyeli savaşçılara aylık 800 ila 2,000 dolar arasında ödeme yapılıyor. Bu savaşçıların varlığı Ulusal Birlik Hükümeti’ne bağlı Libyalı yetkililer tarafından da doğrulanmış durumda.

Peki, AKP hükümetinin cihatçı grupları finanse ederek derinleştirdiği Libya iç savaşına akıtılan bu para nerden gidiyor? Bu para, esnafın, memurun, işçinin, emeklinin cebinden çıkıyor. Bu iktidar ne Libya halkını düşünüyor, ne de Türkiye halkını. İktidarın icraatları Libya’da daha fazla savaşa, daha çok ölüme davetiye çıkarıyor, içeride daha fazla yoksulluğa sebep oluyor.

Değerli milletvekilleri,

Türkiye’nin Ortadoğu’da, Irak’ta, Suriye’de, Balkanlarda, Kafkasya’da ve Afrika’nın çeşitli ülkelerinde askeri varlığı mevcut.

Türkiye halkının önemli bir kısmı ancak yoksulluk veya açlık sınırı altında gelir elde ederken, yoksulluk başını alıp giderken, ekonomik kriz almış yürümüşken AKP iktidarının 3 milyar TL’den fazla parayı bu işlere harcaması akla mantığa sığmayan bir şeydir.

Ülkemizde bölgemizde ve dünyada barışı savunmak varken savaşa yatırım yapmak savaş TEZKERESİ meclise getirmek hem insanlık için hem de ülkemizin geleceği için kabul edilemez bir durumdur

Ülkemizde yaşanan ekonomik krizin faturasını çalışanlara emekçilere yoksullara emeklilere çıkaran iktidar asgari ücreti açlık sınırının altında yaparken emeklilere bir kereye mahsus harçlık verir gibi 5000 TL’yi vermek için bile tereddüt Edip kısıtlama yaparken savaş TEZKERESİ meclise getirilmesi utanç verici bir durumdur

Bu ülkenin kaynaklarına savaşa yatırım yapmak yerine, insanlarını ülke sınırları dışına savaşmak için göndermek yerine, ülkenin refah ve mutluluğu için gerekli çalışmaları yapması gereken iktidar neredeyse her yerde savaş taraftarı şiddet taraftarlığı yapıyor

Türkiye’nin Libya’daki iç savaşa taraf olması bölgemizin barışçıl geleceğine yerleştirilmiş bir dinamittir.

Bırakın kendi geleceğine Libya halkı karar versin. AKP iktidarının Osmanlıcılık veya İhvancılık üzerinden rüyalarını gördüğü boş bir hayal uğruna iç savaşlarda taraf olmak, gençleri savaş cephelerine sürmek, silahlı gruplar oluşturarak çatışmaları büyütmek hem bölge halklarının geleceğine hem de ülkemizin refahına vurulmuş bir darbedir.

Sayın meclis, değerli milletvekilleri,

Libya tezkeresi çıktıktan sonra AKP iktidarının Suriyeli cihatçıları savaştırmak üzere Libya’ya taşıdığı, 2 binden fazla Suriyeli cihatçının Türkiye tarafından Serrac için savaş bölgesine taşındığı basına yansımıştı. Aynı şekilde Rusya’nın da Halife Hafter için savaşmak üzere Libya’ya Suriyeli savaşçı gönderdiği iddia edilmişti. Libya’da böyle bir oyun var işte. İnsanların birbirini öldürdüğü, başka yerlerden karşılıklı savaşçıların taşındığı bir savaş ve ölüm oyunu… Gelen tezkere bu kirli oyuna devam edelim diyor.

Ama biz bu kirli oyunun bir parçası olmayı reddediyor, onurlu bir barışın yanında yer alma çağrısı yapıyoruz. Gelin bu onuru paylaşalım. İnsanlığın geleceği daha fazla savaşta ve daha çok kan akıtmakta değil, onurlu ve adil bir barıştadır. Gelin Libya ve dünyanın her köşesi için ellerimizi savaştan yana değil, barıştan yana kaldıralım.

Unutmayın ki Libya’ya asker yollamak, Libya halkının egemenlik hakkının ihlali ve Libyalıların kendi kaderini tayin hakkını tanımamaktır.

Değerli milletvekilleri, geçtiğimiz yüzyılda dünya iki büyük savaş yaşadı. Bu savaşlardan sonra dünya belki cennete dönüşmedi ama en azından insan hakları, savaş hukuku, insanlık suçu, halkların kendi kaderini tayin hakkı gibi temel kavramlar ortaya çıktı. Bu savaşlardan sonra insanlık sorunlarını barış yoluyla çözmenin daha insani olduğunun farkına vardı.

Bugün süren savaşlar, bugüne kadar öyle ya da böyle insanlığın üzerinde büyük ölçüde uzlaştığı yukarıdaki kavramları adeta silip süpürdü. Savaşlar, vahşet görüntülerine dönüştü.

Evrensel insancıl hukuk değerler ve temel insan aktarır tartışmaya açılmış durumda. İnsanlık “yeni bir hukukun ve dünya statükosunu inşa edileceği” bir tür vekâlet savaşlarıyla ve politikalarıyla karşı karşıya.

Çağımızda “terör ve güvenlik” toplumların her kesimi için en kutsal kavramların başında yer alıyor aynı kavramlar devletler ve muktedirler için en kullanışlı araçlar.

Neden olduğu Sonuçları düşünmeye tartışmaya fazlasıyla değer

Uluslararası insan hakları sistemi bir referans kaynağı olmaktan çıkarılıyor bütün toplumlar bu iki kavram üzerinden dizayn ediliyor yeni statükolar oluşturma Savaşları veriliyor barış süreçleri zora sokuluyor.

Her daim yönetenlerin çıkarları hedefleri ile geniş toplumun çıkarları ters düştüğünde devletler uluslararası ve ulusal hukuku askıya alır, evrensel ve çağdaş toplumsal değerlere savaş açar.

İsrail’de savaşa karşı barış mücadelesi verenlerle Türkiye’de barış mücadelesi verenler arasında ne fark var? Her iki barışı kesiminde terör örgütü propagandası yapmakla suçlanması bir tesadüf olabilir mi?

Değerli milletvekilleri, tercihlerimizle ya bu vahşet görüntülerini çoğaltacağız, ya da bu çılgınlığı durduracak uluslararası bir barışın inşası için çaba harcayacağız.

Ya halkların kendi kaderini tayin hakkına saygı göstereceğiz ve ülkelerin iç çatışmalarını körüklemekten vaz geçeceğiz, ya da bir şeytan gibi her çatışmayı derinleştirmek ve ölümleri artırmak için çocuklarımızı bizim olmayan o kanlı savaş alanlarına süreceğiz.

Her savaş kötüdür ve her ölüm acıdır. Ama en kötüsü, başka bir ülkeyi, başka bir halkı kavuran iç savaş yangınına benzin taşımaktır. En acısı, sizin olmayan savaşlara çocuklarınızı göndermektir. Bunlar birer cinayettir. Gelin Türkiye halklarını ve bu meclisi işlenmek istenen bu cinayete ortak etmeyelim.

Biz Halkların Eşitlik ev Demokrasi Partisi olarak AKP iktidarının savaş, ölüm ve yıkım politikalarına alet olmayacağız.

Gençlerimizin binlerce kilometre uzaktaki bir bölgede yaşanmakta olan iç savaş yangınına atılmasına EVET demeyeceğiz.

Gazze için savunduğumuz şeyi, Suriye için de, Irak için de ve bugün hakkında konuştuğumuz için Libya için de savunacağız.

Değerli milletvekilleri,

Umuyoruz ve diliyoruz ki bu meclisin iradesi ölümleri savaşları çoğaltmaktan yana değil, barıştan ve yaşamdan yana tecelli eder.

Umuyoruz bu meclis savaş tezkerelerine değil, barışa şans verilmesini dünyaya ilan eder.

Gelin bir avuç savaş baronunun ve ihvancı bir hayal dünyasının peşine takılmayalım.

Gelin barışı savunmanın erdemine ve onuruna ortak olun; bu savaş tezkeresine gelin hep birlikte HAYIR diyelim.

Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

İlk yorum yapan olun

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*